5 Aralık 2007

Alpet ve Bizim Mehmet - BORAZ KANIPAK



Çoğunuz biliyor ve bir kısmınız da tartışıyorsunuzdur...

Konumuz Alpet’in Mehmet Aurelio’lu ve İstiklâl Marşlı filmi.

Pek çok platformda, bir sürü eleştiri yayınlandı: Yok, Aurelio oturuyormuş; yok, milli marşımıza saygısızlık yapılıyormuş vs. vs.

Milliyetçiliği, ulusalcılığı (farkını bilen varsa beri gelsin), ideolojik yaklaşımları bir kenara bırakalım. Mevzuya, reklam tekniği ve kurgusu açısından bakalım.

Belki, birçoğumuz gözden kaçırmış olabiliriz ama ben, düzenli olarak futbol medyasını takip eden biri olarak, bir şeyi fark ettim. Onu sizlerle paylaşmak istiyorum:

Mehmet Aurelio, Türk Vatandaşlığı’na geçtikten sonra (zaten hemen oynasın diye, başvurusu hızla kabul edilmişti) ilk milli maça, ilk 11’de başladı.

Her milli maç seyreden kişinin bildiği gibi, maçtan önce milli marşlar çalınır. Bir bakarsınız ki, biz Türkler avazımız çıktığı kadar, bağırarak söylemeye başlamışız milli marşımızı.

Kamera da o sırada milli futbulcuları sırayla görüntüler (ünlü İsveç maçının öncesindeki seremonide Alpay’ın milli marşımızı nasıl okuduğunu ve sonra neler olduğunu bilenler bilmeyenlere anlatsın).

Marco (Mehmet) Aurelio ilk maça çıktığında da kameralar iş başındaydı. Sırayla millilerimizi çekti. Sıra bizim sonradan olma(!) Mehmet’e geldiğinde, bir de ne görelim: Adam milli marşımızı söyleyemiyor. Ne ayıp!!!

O maçta, görece iyi oynamasına rağmen Mehmet, eleştirmenlerimizin çoğundan acımasız eleştiriler aldı. Neden? Çünkü Mehmet milli marşımızı söyley(e)miyordu. Henüz öğren(e)memişti.

Bütün bu eleştirileri Mehmet okumuş olamaz. Çünkü gazete okuyacak kadar bile Türkçesi yok. Bu durumda, Fenerbahçe Spor Klübü’nün çevirmenleri kendisini uyarmış olmalı. Büyük ihtimalle Mehmet’e “arkadaş; eleştiri alıyorsun, milli marşı söyleyememen eleştriliyor, haberin ola” demişlerdir.

O da ne yapsın; “madem öyle, ben bu milli marşı ezberlerim (öğrenirim)” demiş olmalı. Bunu da, okuduğum kadarıyla, demeç olarak gazetelere verdi: “Bir sonraki maçta milli marşı öğrenmiş (ezberlemiş) olacağım.”

Alpet’in reklam ajansı bu nüansı kavramış.

Mehmet’e milli marşı öğretmişler. Bunu bir konsept olarak oluşturmuşlar ve Mehmet’in milli marş öğrenişini filmin ana fikri yapmışlar.

Bununla da yetinmemişler. Mehmet’e, sanki “ezberlemek yetmez, önemli başka ayrıntılar da var” dercesine, filmi Alpet İstasyonu’nda sonlandırarak, çalışanların kımıldamadan, ayakta durarak saygı duruşunda bulunmasıyla bitirmişler.

Böylelikle, hem Mehmet’in milli marşı ezberlemesini hem de milli marş sırasında Türk insanının nasıl davrandığını vurgulamışlar.

Üstelik; film başarılı, reklam başarılı, uygulama başarılı. Çünkü kendinden bahsettirmekle kalmıyor, bahsedilen markayı da zihinlere sokmayı başarıyor.

Ayrıca sanırım, Mehmet’i her direksiyonda görüşümüzde ‘aha, işte o ünlü Alpet reklamı’ diyoruz ki, bu da az bir şey değildir.

Geldiğimiz noktada; bence Alpet’in benimsemesi, hatta sahiplenmesi gereken çok önemli bir şey var: İstiklâl Marşımız!

Alpet’in reklam şirketinde çalışıyor olsaydım, hemen şu teklifleri kendilerine götürürdüm:

1. Doğru düzgün bir İstiklâl Marşı yorumunun (benim tavsiyem; Londra ya da Viyana Flarmoni Orkestrası ile Kızıl Ordu Korosu’nun düetidir, çünkü Türkiye’de hâlâ adam gibi İstiklâl Marşı çalabilen bir orkestraya rastlayamadım) ve mümkünse diğer önemli ve bilinen marşlarımızın yer aldığı bir CD’nin Alpet istasyonlarında dağıtılması,

2. Ön tarafında Türk Bayrağı ve Atatürk’ün bilinen bir resminin olduğu, bu iki resmin üstünde “Bu vatan benim!” yazısı olan; arka tarafındaysa İstiklâl Marşımız’ın ilk iki dörtlüğünün bulunduğu, siyah t-shirt ve sweatshirt’lerin yine Alpet istasyonlarında dağıtılması...

Kampanya ben bu satırları yazarken yasaklandı. Örümcek kafalar yine yeniliklerin önüne geçmeyi başardı.

Ama bir gün gelecek, biz yaratıcılar, dar kafalıların bir adım önüne geçecek ve o küçücük patikayı açmayı başaracağız.

Boraz Kanıpak

Hiç yorum yok: