14 Ocak 2009

Yeni Reklam İnsanlari...

Bu platformda bir sürü reklam insanı var. (En azından teorik olarak öyle)
 Yazarlar, sanat yönetmenleri, yaratıcı yönetmenler, ajans başkanları, grafikerler, müşteri temsilcileri, marka yöneticileri bla bla bla.

Benim merak etiğim şey ise "reklam insanı diye lakap taktığımız kişiler ne kadar reklam insanı?" sorusunun cevabı. Dilim varmıyor, içinde en fazla sansür olan sektör bizimkisi demeye.
 Bildiğiniz üzere Türkiye'de herkes futboldan, politikadan ve reklamdan anladığından olsa gerek herkesin söyleyecek bir şeyi var reklam üzerine. 


Ama iş bununla da kalmıyor. Gazetede ya da TV'de gözükmek kimileri için prestij olduğundan, hatta halkımızın belli bir kısmında marka ve kalite algısı (TV'de reklamı var ya kalitelidir yamuk yapamaz) la sınırlı olduğundan, “parayı ben veriyorum düdüğü ben çalarım arkadaş” diyen reklam verenler türüyor her geçen gün.

Yeşile duyarlılık önem kazanıyor bir de. Eee sermaye yeşil.

Sermaye yeşil demişken; reklam veren tarafında bir değişiklik olurken, ajans tarafında da durum değişmiyor mu?

Belli politik görüşe hizmet eden reklam ajansları türemiyor mu?

VE orda çalışan da “reklam insanı” diye geçmiyor mu literatüre.

Şöyle bir masaya yatırsak durum enteresan vesselam.

Adam genç.

Güzel sanatlar yeni bitmiş.

Ya da bir yerde işletme vs okunmuş.

Reklama ilgi duymuş bir yerden başlayayım demiş ( ki sektörün neredeyse %20'si böyle)

Neyse bu genç arkadaşın durumu;

Tanıdığı varsa iyi bir kaç yerde reklamcılığa başlarsın durumu.

Yoksa?

Gördüğü her reklam ajansı ilanına başvuruyor.

Sonra zırt-pırt creative ya da cırrt advertising te başlıyor.

(Orası muhtemelen network yerine patron şirketi olduğundan) Öncelikle orda bir ya da bir kaç kral var.

Sonra çoğu patron şirketinde olduğu gibi bir de kraldan çok kralcılar var.

Sonra bir bilmem ne var. Liste uzuyor sizin anlayacağınız.

Ama asıl hikâye bu listeye bir de şirket ideolojisi eklendiğinde ortaya çıkıyor.

Değişen sermayenin ve reklamı yapanların rengi değil sadece.

Sizce işin yani "the work" un de rengi toptan değişmiyor mu böyle bir iş yerinde? ( ajans demeye gerek görmedim)

Böyle yerler her geçen gün çoğalmıyor mu?

Eğer sermaye el değiştiriyorsa, yeni reklam insanları kategorisini oluşturan insanların yetiştiği yerler de böyle yerler olmuyor mu?

Bir ülke hakkındaki en hızlı fikri, en sevilen TV programlarındaki reklam kuşağından az çok edinmek mümkünse Canım Türkiyem’deki reklamların giderek daha muhafazakâr, giderek daha tek sesli, giderek tek fikirli ve vasat zekâlı olması kaçınılmaz değil midir?

Reklamcılar 3 çocuk mu yapmalıdır bu trendi yakalamak için?

Yoksa bezirgânlık kurslarına mı yazılmak gerekir?

Dünya markaları yeşile duyarlı bir iletişime para yatırırken yeşile duyarsız kalmak akıl karımıdır.

Yoksa insanımızın yenilmez duyarsızlık DNA’sının yeni reklam insanlarının asil kanında da mevcut olduğunu kabul etmekten başka çare kalmamış mıdır?

Erhan Ali Yılmaz

Hiç yorum yok: